YAZILAR

SONUÇ DEĞİL SÜREÇ ÖNEMLİ

7 Ekim 2017 Cumartesi

SONUÇ DEĞİL SÜREÇ ÖNEMLİ

‘...İnsan davranışlarının tümü arzu tarafından yönlendirilir. İnsanın ahlakı ve görevleri dolayısıyla arzuya karşı koyabileceğini söyleyen ve bir grup ağırbaşlı ahlakçı tarafından geliştirilen yanlış bir teori var. Bunun yanlış olduğunu söylememin nedeni, insanların görev bilinciyle hareket etmemesi değil elbette. Böyle söylememin sebebi, sorumluluk sahibi olmayı arzulamadıkça, hiç kimsenin görev bilinciyle hareket etmeyecek olması. İnsanların ne yapacağını anlamak için onların içinde bulundukları maddi koşulları bilmeniz yetmez, aynı zamanda arzularını ve bu arzular karşısındaki zayıflıklarını da bilmeniz gerekir. ... Ama insan diğer hayvanlardan çok önemli bir noktada ayrılır: Bu da onun bazı arzularının sonsuzluğudur, bu arzuların asla tatmin edilememesidir. Bu türden arzular, cennette bile ona huzur vermeyecektir. Boa yılanı yeterli yemeği olduğunda uykuya gider ve tekrar yemek yemeye ihtiyaç duyana kadar uyanmaz. İnsanoğlu ise çoğu zaman böyle değildir. ... Durmamalarının ise dört sebebi vardı: Açgözlülük, hırs, kibir ve güç aşkı.‘ Bertrand Russell'ın Nobel Ödülü kabul konuşmasından (1950)

Yeni bir kadın cinayeti, küçük yaşta evlilik, kadına uygulanan şiddet haberlerinin olmadığı bir gün bile geçmiyor. Artan cinsel taciz, çocuk istismarı, zorla evlendirilen binlerce küçük kız çocuğu, okula devam etmesi engellenen binlerce kız çocuğu, çalışmasına izin verilmeyen kadınlar... Eğitimde, sağlıkta, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinde ne durumda olduğumuzu gösteren araştırmalarda yer alan rakamlar.... Rakam değil tabii ki hepsi birer ‘insan’... Rakam kılığı ile gizlenmiş; gerçek, canlı, hayalleri, hayatları, umutları yok olan insan...
 
Rakamlar bir yanda, gerçek yaşanan hikayeler diğer yanda: Kaçımız Betty Mahmudi’nin Kızım Olmadan Asla kitabında anlattığı, yürekleri acıtan hilkayesini gözyaşları ile okumadı, kaçımız her gün haberlerde, gazetelerde önümüze çıkan haberleri iç sızısı ile okumuyor, izlemiyor?  En doğal hakkı olan araba kullanma iznini yasa ile yeni alan Suudi kadınlar, zorla çalıştırılan kadınlar, kazandığı parayı harcayamayan kadınlar, seçme seçilme hakkı olmayan kadınlar, boşanma talebinde bulunamayan kadınlar, pasaport alma izni sadece bir erkek yakınının iznine bağlı olan kadınlar ve pek çok örnek...Hemen yanıbaşımızda yaşanan kadın eşitliğini ve özgürlüğünü kısıtlayan, yasalara, törelere dayandırılan binlerce şey...

Bu dünyanın kadından istediği nedir? Kadını doğrudan ilgilendiren, eşitliğini, özgürlüğünü kısıtlayıcı bir karar gündeme geliyor ve ortada bu işin asıl tarafı ‘kadın’ yok. Soran yok, yorum yapan kadını dinleyen yok.

Son zamanların en önemli belki de en hayati konusu Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı görüşülüyor. Bu tasarı çıkarsa, kadının ne kadar etkileneceği, kadının ne düşündüğü, kadının tavrı, daha sonra ortaya çıkabilecek toplumsal baskı sorulmuyor, sorgulanmıyor.

Bir kadın olarak; dünyanın farklı noktalarında özgürlükleri için mücadele eden, siyasi haklarını elde edebilmek için, en basit kişisel hak ve özgürlüğü olan seyahat edebilme hakkı için mücadele eden, boşanma ve evladını alma hakkı için mücadele eden milyonlarca kadınlardan biri olmadı ülkemizin kadınları. Medeni Kanun’un çıkarılması ile pek çok hak ile birlikte resmi nikah hakkını elde etti. Resmi nikahın getirdiği bütün koruyucu şeylere sahip oldu. Peki, neden şimdi resmi nikah hakkı müftülere de veriliyor? Neden bu yasa tasarısı önerilirken, şu anda görüşülürken, işin asıl tarafı ‘kadın’a sorulmadı. Siyaseten ortaya konulan gerekçeler konumuz değil. İşin siyasi kısmı da. Ama ‘kadın’ a dair kısmı hepimizi, bütün kadınları ve erkekleri ilgilendiriyor. Bu bir toplumsal sorun.

Evet, bir toplumsal sorun. Çünkü hala resmi nikahı olmadan, bütün miras haklarından, kişisel haklarından mahrum kalan binlerce kadınımız, şu anda yasalarla korunan bütün haklara sahip olduğu halde şiddete, tacize maruz kalan kadınlarımız, toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile sarılıp sarmalanmış kadınlarımız, çocuk yaşta evlendirilen kızlarımız, ekonomik özgürlüğü olan, eğitimli çalışan ama ne yazık ki cam tavan ile mücadele eden kadınlarımız var...

Sahip olduğu bütün başarılara rağmen, en doğal hakkı olan annelik hakkı elinden alınan kadınlar var bu dünyada. Füruğ Ferruhzad, İranlı şair, yazar, oyuncu, yönetmen, ressam. 20. yüzyılda İran'da yetişmiş en önemli şairlerden, ödüller almış çok başarılı bir kadın. Hikayesini yeni öğrendim. Çok genç yaşta evleniyor. 3 yıl süren evlilikten sonra boşanıyor ve maalesef yasalar gereği oğlu babasına veriliyor. Ve bu kadar ünlü, başarılı, çalışan, ekonomik değer üreten, eğtimli bir kadın hayatı boyunca oğlunu göremiyor. Çünkü bunu talep etme hakkı yok.  İçinde evlat acısı ile bir başka çocuğu evlat ediniyor. Anneliğini onda yaşamaya, özlemini dindirmeye çalışıyor. Evlat özlemi diner mi?  

Evet, bir yasa tasarısı görüşülüyor, mevcut durumda çözümlenememiş, kadını odak noktasına alan bu kadar fazla toplumsal sorun varken, farklı sorunlar ortaya çıkaracak yeni bir ötekileştirme nedenini bunlara eklemek...

Her zamanki gibi, bunun sonucundan yine en çok kadınlar etkilenecek ve bir yolda sonuç değil süreç önemlidir. Özellikle toplumsal sorunların ortaya çıkmasında ve çözümsüzlük noktasına gelmesinde süreç yaşanan sonları hazırlar.  

Ve merak ediyorum, kadının istediği süreç bu mu?  Kadın kendisine yönelik bütün sorunlar ile mücadele etmeye çalışırken, küçücük kızlarını korumaya çalışırken ve çoğu zaman koruyamazken yeni bir sorun istiyor mu?

Ve, durup bir kez daha düşünmek iyi olmaz mı? Bu dünyanın kadından istediği nedir?

Oya Demir / Hayat İşte
oya@gelecegipaylas.com

EGEDE SON SÖZ / 7 Ekim 2017

http://www.egedesonsoz.com/yazar/sonuc-degil-surec-onemli/11043

HABERLER